Haftalık Yazılar - Yok Yoksulu musunuz Be Kardeşim!

“Her gün bugün son günüm dersin. Ve bir gün haklı çıkarsın.”

İnsanlar artık epigrafta kullandığımız cümlelerin tecellisini hayatlarında daha kısa sürede tatbik ediyorlar. Bu gün son günüm diyen insan sonuna o kadar yakın ki bu yüzyılda. Her gün ölümlere ulanıyor ölümler.

Zalime zalim diyemiyor birçok ulus devlet. Süper güçler ise satranç tahtasında bir fili bir atı oynatıyorlar. Henüz iki tarafında yenmiş taşı bulunmuyor; fakat bugünlerde taş almak, şah çekmek istiyor süper devletler.

Yok yoksulu musunuz be kardeşim; niye sesiniz çıkmıyor diyesi geliyor vicdanların. Onca anayasalar, insan hakları hani sizden südûr etmişti yeryüzüne? Hani güneş batmayan ülkeler?


Bir ilahiyatçı çıkıp bu zulme rıza gösteren zalimlerden birine, baş zalime, ilahi dinin sözcüsü gözüyle bakıyor!

Bir vekil çıkıp ben karşı taraftanım diyor ve satrançtaki köşesini seçiyor.

Çok gür sadalarla kurula kurula oturuyor tahtanın başında zalim. Kazanacak mı dersiniz?
Bizim taraftakilerin boynu neden bükük? Göğsü kabarması gerekenler bizler değil miyiz? Biz kucak açmadık mı bir birine ulanan ölümlere? Bugün son günüm diyen insanların haklı çıkmamaları ve bu sözlerinin tatbikini yaşamamaları üzere biz değil miyiz ilahi kudretin isteği ile vesile olan mutlu sona?

Tırnağına taş değse körpecik kuzularınızın ah-û zar eden sizler değil misiniz? Bizler değil miyiz?

7 evladını ve eşini kaybetmiş adam. Dimdik ayakta. Yanında kimsesi olmadığı için, yanında olması gerekenlerin epigrafta kullandığımız kader biçimini erken yaşamaları sebebiyle dimdik ayakta adam.

Kadere keder edilir mi?

Bir el tut. Bir el tutalım.

El açtıklarımız değmez ki! Olsun tut. Bana verilmiş bir hayatı neden başkalarını mutlu etmek için kullanayım ki? Neden tutayım menfaatim olmayan bir eli? Bana belki zararı olacak! Olsun tut. Ben niçin paylaşayım ekmeğimi başkası ile? Parama göz koyar belki. Olsun tut. Yok yoksulu musun be kardeşim! Tut şu eli…

Yorumlar