Mustafa Kutlu - Ya Tahammül Ya Sefer

Medreseden bozma bir öğrenci yurdunda, yüce bir ideal etrafında birleşen genç öğrenciler vardır. Bu davalarını şöyle ifade ederler: Bizim hareketimiz mesuliyet hareketidir. Davamız hayata uymak değil, hayatımızı hakka uydurmaktır.

Kendi aralarında samimi, her türlü menfaat beklentisinden uzak sohbet ederler. Ağabeylerinin izinden gitmeye çalışırlar. Bu kişiler: Yunus, Osman, Asım ve Murattır. Sadece iyi arkadaş olmakla kalmayıp aynı zamanda dava yoldaşıdırlar.
Ülkenin istikbaline dair derin düşünceleri, yaptıkları ve yapmak istedikleri çok şey vardır. Her sayısı ayrı bir heyecanla çıkardıkları dergi, liseli arkadaşları aracılığıyla dağıtılmaktadır. Zaman gelir bu dört arkadaş ayrılır. Her biri değişik bir hayatın içine girerler. Bir tek Murat kalır geride. İdeallerine sadık kalan bir tek odur.

Asım, harçlığını çıkarmak için yanında çalıştığı Nuhzade Kemalettin Bey’in kızı Fethanet hanımla evlenir. Bir zamanlar ideal diye koştuğu ideal değerlerinden sıyrılıp çıkar. Okur ve akademik kariyerini de yapar. Bunları yaparken kendisini huzurlu kılan bütün hissiyatını kaybeder. Profesör Asım Bey’in, pekiyi anlaşamadığı bir de oğlu vardır. İlhan, babasının kendisine yabancılaşmasını tiksinerek seyreder. Onun zamanında çıkardığı dergiler, yazdığı yazılar oğlu ilhan için çok kıymetli ibret levhalarına dönüşür. Ailesi içinde aradığı huzuru bulamayan ve evden ayrılan İlhan’ın yolu da babasının bir zamanlar kaldığı yurda düşmüştür. Yurtta Veysel ile tanışır. İki genç zamanla birbirlerine kaynaşırlar. İlhan Veysel’e ben babama benzemek istemiyorum der.

Asım bey’in dava arkadaşlarından Yunus ise avukat olur. Yunus Erzurum eşrafından Müftü Kızı Neslihan ile evlenir. Yazıhanesinin soğuk ve donuk duvarlarıyla halleşerek geçirdiği yıllardan sonra, bahtı gülmüştür. Önce milletvekili, ardından bakan olur. Karısı Neslihan Hanım ile toplantılara katılır. Karısına başını açtırır. Neslihan Hanım kocasına karşı gelemez her gece ağlamaya başlar.

Murat davası uğruna evlenemez. Yanında dava arkadaşı kerim ile yayıncılık işine girer. Fikir kitapları basarlar. Hayat, satmayan fikir kitaplarıyla yürümemektedir. Bu fikir kitapları sadece matbaada yer kaplar. İlhan, arkadaşı Veysel’in çok övdüğü Murat Bey ile tanışır. Yazıhanenin dağınıklığı ve karşılaştığı tatsız olay İlhan’ın Murat ağabeysinden soğumasına sebep olur. Bu tatsız olay Murat Bey’in borcunu ödemediği için kâğıtçıdan güzel bir azar işitmesidir.

Dışarı çıktıklarında İlhan ile Veysel arasında sıkı bir tartışma yaşanır. İlhan, hem babasının hayatından aldığı dersi hem de Murat’ın geldiği noktayı gözden geçirir. Murat Bey’in kendilerini aldattığını söyler. Murat, davaya atanmış sefil bir hayatın sonunda ölür. Murat’ın cenazesi Asım Bey ve Bakan Yunus Bey için tam bir cendere hali olur.

İlhan Murat’ın tabutunu omuzlayan gençleri uzaktan seyrederler. İmamın cemaatten helallik istemesi üzerine Asım Bey şöyle der: “Neyi helal edecekler? Alacaklı olan murat’tı!

Veysel tayin olduğu kasabada bir kitap evi açar. Murat ağabeyinin ideallerini yaşatmak için çalışır. Bu arada da evlenir. Veysel ilhan’a mektup yazar. İlhan mektubu şöyle anlatır:”Veysel son sözlerini utana sıkıla söylüyor, nerdeyse kulağıma fısıldıyor, Önümüzdeki seçimlerde muhtemelen aday olacağım.

Eserde yazarın kendisiyle ve çevresiyle olan çatışması anlatılmaktadır. Çevresindeki kişilerin hayatından iç ve dış çatışmalara örnekler verir. Kahramanımız ya bunlara tahammül edecek ya da sefere gidecektir. Anlam ilişkisi başlıkla buradan kurulmaktadır.

Hikâyede olaylar mekânlara göre farklı zamanlarda geçiyor. Böyle olmasına rağmen yazarımız bütünlüğü çok iyi sağlıyor. Ana bütünlük ve ritim sağlayan, birbirinin tersi iki hareketin çerçeve içine alınmasıdır. Hikâye medrese, kunduracı dükkânı ve matbaa da başlayıp yine aynı yerlerde bitiyor.

İlhan evdekilerle bir çatışma içinde kendi hayatını kurmaya çalışıyor. Çevresindeki yapmacık hayat ona ters geliyor. İlhan bunlardan iğrenip davasına devam ediyor.

Hikâyede çekicilik ve sürükleyiciliğin en önemli sebebi merak duygusunu uyandırması ve acaba daha sonra ne olacak, olaylar nasıl gelişecek? Sorusuna yanıt aramamızdır. İki karşıt olayın bir bütünlük içinde verilmesi de okuyucunu hikâyeden kopmamasını sağlıyor.

Diyebiliriz ki hikâye oldukça yalın bir dille anlatılmasına rağmen, olaylar arasındaki bütünlüğü kaçırmamak gerekiyor. Çünkü olaylar hep birbiriyle bağlantılı. Yazarın bu bütünlüğü bölümler halinde vermesi okuyucuya daha da çekici geliyor.

Yorumlar