Haftalık Yazılar - Evi Boşaltır Mısınız? Çocuk Evleniyor…

“Biliyorum vakti, zamanı değil gençler ama; bizim çocuk İngiltere’den geliyor evlenecek. Eve onu yerleştireceğiz. Evi boşaltır mısınız?
“Arkadaşlara iletirim.” diye kapıyı kapattı. Ev sahibi öğrencileri sevmesine seviyordu, bu her halinden anlaşıyordu, İngiltere’de oğlu da yoktu, aslında bir oğlu da yoktu; yine de evin boşalmasını istiyordu. Çünkü apartman sakinleri aslında o kadar sakin değildi, kızgındı, apartmana öğrenci alınmayacaktı. Ama alınmıştı. Atılacaktı. Atıldı. Hemen yan apartmana taşındı öğrenciler. Apartman sakinleri sakindi, uysaldı, apartmanda öğrenci olmasının onlar için bir sakıncası yoktu. Kaldıkları yerden hayatlarına devam ettiler; kızgınlar, sakinler ve öğrenciler.


Aşık + Maşuk = Aşk

“İki adam borunun iki ucundan birbirlerine bakıyor; fakat birbirini göremiyormuş! Çünkü farklı zamanlarda bakıyormuş diğer tarafa.”
İstediklerimizi ne zaman istediğimiz ve nerede istediğimiz çok önemli. Zaman ve zemin müsait olduğunda, adımları attığımızda, netice alma ihtimalimiz yükseliyor. Aşık biz isek, maşuk olan ulaşmak istediklerimiz ise; bu yolda yaptığımız aşktır. Aşk uzun sürsün istiyorsak borunun farklı uçlarından, farklı zamanlarda bakmaya devam edebiliriz.

Ama evi çabucak boşaltmakta, zemini değiştirerek; iyi bir zamanlama yapmak da apartman sakinlerini mutlu edebilir. Apartman sakinleri ile aşkın ne alakası var? Hiçbir alakası yok. Birinde başarılı olursanız diğerinde başarılı olma ihtimaliniz yükseliyor. İnsan insan olmayı, farklı ilişkiler yolu ile yine bir insandan öğreniyor. Apartmanın kızgınından bazan, bazan borunun bir diğer ucundan.

Siret ve Suret

Denilir ki büyük tiyatro yazarları ilk üç, beş hatta on eserini kendi hayatlarından mülhem yazar. Siretleri(hayat öyküleri) suretleri ile anlamlı bir bütün oluşturur ve izleyenler karşılarında hakikatten bir kesit görürler.

Ev sahibimiz gelip yukarıdakileri söylemedi. Evden çıkın demedi. Borunun ucundan bırak farklı zamanlarda bakmayı; her hangi bir zamanda bile bakmayı düşünmedik. Bunları sadece dinledik. Peki biz neredeyiz, ev de mi, borunun hangi ucunda, ya da hangi tiyatroda?

Belki bir tiyatro eserinde; günün birinde…

Başlarken

Sosyal faaliyetlerin tiyatrolar üzerinden ilerlediğini Necip Fazıl Kısakürek’in “Bir Adam Yaratmak” oyununu yeniden, geçen hafta, izledikten sonra bir kez daha gördük. Kadim medeniyetler bu olaya çok büyük önem vermekle ve eserlerini ekseriyetle bu türde oluşturmakla bize bunu ilan ettiler tarihler boyu.

Evden atılmayı, aşık olup maşuku beklemeyi, ağlamayı ve gülmeyi, neşeyi ve kederi diğer türlerden daha iyi aktarabildi bize tiyatro. İzlemeye ve anlamaya devam edeceğiz.

Sonuç

İzlemenizi, özellikle, Mehmet Tahir İkiler’in Hüsrev’i oynadığı o gerçekçiliği, hissiyatı görmenizi, yaşamanızı tavsiye ediyorum.


Kalın Sağlıcakla…

Yorumlar