İnsan
ağlayabildiği, ezilip köşelere atıldığı ölçüde büyük düşünebilmekte.
Başlarken:
Bazı
devletler tek bir kişi ile tanınır. Tek bir kişi o devletin, dünya görüşü,
insan algısı; felsefe, bilim, sanat anlayışını yansıtır. Aliya İzzetbegoviç ve
Bosna-Hersek bu şekilde bir ikilidir.
Söz
sahipleri bilirler ki her zaman yeni bir söz, her zaman yeni bir tasavvur
oluşabilir/oluşturulabilir. Fakat bazı muazzez kişiliklerle aynı konuda yapılan
araştırmada, çalışmalarda bilirsiniz ki o söz, o alanın mündemiç bir hakikati,
o söz öbeği de söylenecek en güzel söz öbeği haline gelmiştir.
İngiliz
Matematikçi ve Filozof Alfred North Whitehead’in Platon için söylediği “Bütün
Batı Felsefesi tarihi Platon’a düşülen dipnottan ibarettir.” sözünün doğruluğu
elbette tartışılır. Fakat argüman hatırı için bu sözü teşmil edecek olursak,
şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki: Bosna-Hersek hakkında yazılacak her şey
Aliya İzzetbegoviç’e, onun eserlerine düşülmüş dipnottan ibarettir. Aliya
İzzetbegoviç ve Bosna-Hersek tek bir kişi ile özdeşleşen devletlerin en muteber
örneğidir.
Bosna
Hersek’in ilk devlet başkanı olan Aliya İzzetbegoviç, yaptığı çalışmalar,
müzmin yaşantısının neticesinde ortaya koyduğu eserler, varoluşsal
problematiklerimize ürettiği felsefi çözümler ve 20. Yüzyılda, Batı’da,
ülkesinin savaş anında, zor zamanda ortaya koyduğu tavır ile Batı İslâm’ının
soluğu olmuş, “Bilge Kral” olarak, bir kelam sahibi, kanaat önderi olarak
karşımıza çıkmıştır.
Siyasi
bir kimlikten önce ve öte, 20. Yüzyılın en büyük düşünürlerinden, toplumsal
yes’e umut ışığı olmuş büyük insan, Aliya İzzetbegoviç.
Aliya
İzzetbegoviç 1925 yılında Bosanski Samac ilinde merhaba dediği hayata, 2
yaşından itibaren Saraybosna'da devam etmiştir.
1946
yılında Genç Müslümanlar Örgütü’ne üye olmaktan üç yıl hapse mahkûm edilmiş ve
hemen sonra “İslam Deklarasyonu” adlı eserini kaleme almıştır.
Mukadderat’a
inananlar bilirler ki bazı insanlar, diğer insanların acılarına merhem sunan
bir doktor, yıkıklarını onarıcı bir mimar şebihliği ile dünyaya gelir.
Böylesi
kişilerin ömürleri, muzdarip bir ömür fakat halet-i ruhîyeleri müsterih bir hâl
içerisindedir.
Kanaat Önderi: Aliya İzzetbegoviç
Zor
zamanların reçeteleri olan işte bu ruhlar, yıkıklarmızı onaran bu mimarlar,
gerçek manadaki kelâm sahipleri, bizce, Kanaat Önderinin ta kendisidir.
Sırpların
Bosna Hersek’e saldırması, Hırvatistan’ın ise dalganın durumuna göre hasım
yahut hısım olması sürecinde Aliya İzzetbegoviç Bosna’lı mücahitlere liderlik
yapmıştır.
“Kadir-i
Mutlak olan Allah’a yemin ederim ki: Köle Olmayacağız” diyerek her zeminde
halkını savunmuş, onların ümitlerinin kırılmasının önüne geçmiş, önderlik
yapmış, Bosnaın adeta yeniden doğmasını sağlamıştır.
Felsefe’nin
tarihi seyir içerisindeki büyük şahsiyetleri ile senkronize bir yaşam süren,
toplumun dertleri ile dertlenen, müzmin bir yaşam süren, kazanılması zor bir
savaşın muzaffer kumandanı: Aliya İzzetbegoviç.
Böylesi
bir düşünce adamının kanaat önderinin, yöneticinin varlığına ne de çok
ihtiyacımız var, dünyanın dört bir tarafına hizmet etmesi için bugün.
Böylesi
bir ihtiyaç nasıl giderilir? Dünya bir diriliş bekliyor!
Konuşamazdım; Düşünebilirdim!
“Önce
her türden varlık hakkında sessiz tartışmalar yaptım; okuduğum kitaplar ve
dışarıda vuku bulan hadiseler hakkında yorumlar da bulundum. Ardından notlar
almaya başladım. Netice de teknisyenlerin A5 olarak adlandırdıkları ebatta 13
deftercik ortaya çıktı”5
Böylesi
bir ihtiyaç nasıl giderilir? diye bitirdiğimiz bir önceki bölümün cevabı, bu
bölümün başlangıcında ortaya çıkmış oldu.
Kelâmın
kanatları vardır, nice alemlere götürüverir insanoğlunu. Okumak, notlar almak,
dolmak, taşmak için, kalemle kelâmla yükselmek, yol almak başka diyarlara
galiba bu olsa gerek.
Başkalarına
rağmen, düşmanlara rağmen, kendi halkının umutsuzluğuna rağmen, muzaffer
gelineceğine inanan, zindanı kendisine Beytü’l Hikme yapan büyük mütefekkir:
Aliya İzzetbegoviç
Böylesi
bir düşünürün insan algısı yaptığı okumalar ve bu okumaların akabinde ortaya
çıkan düşünce bir ülkeyi temsil ediyor.
Bir Kanaat Önderinin İnsan Algısı
Onbeş bin sene evvel çiçeklere ve
hayvan profillerine zevkle bakan ve sonra mağaranın duvarlarına resimlerini
çizen vahşi insan hâkiki insana, kendi fizikî ihtiyaçlarının temini için
yaşayan ve her gün yeni ihtiyaçlar icad eden çağdaş epikürist insandan veya
temel estetik hadiselerden ve hissiyattan yoksun olarak oturan modern büyük
şehrin alelâde sakininden daha yakın(hayvandan daha uzak) dı.
On
beş bin sene evvel yaşayan insanın bizden daha mutlu olduğunu söylüyor bize,
Bilge Kral. İlkin afallıyoruz, dumur olup kalıyor/bir şey yapamıyoruz. “Nasıl
oluyor da binlerce yıl önce yaşayan ilkel insan benden daha mutlu oluyor, nasıl
oluyor da o ideler dünyasında ki gerçek insan idesine, insani merhalelerinin
zirvesi olan eşref-i mahlukâta/kâmil insana benden daha yakın oluyor?” diye
soruyoruz.
Yukardaki
iktibas, modern dünyanın yüzüstü bıraktığı insana, insanlıktan ne kadar uzak
olduğunu söyleyen, uyanış çağrısının ta kendisidir. Fakat öte yandan doğaya,
saygısını, saffetini, sadakatini asla kaybetmediği ve yakıp yıkmak yerine
ihtiyacı kadarını alıp onarmak menşeili bir kültürün, inancın, yaşayış ve
düşünce tarzının fertleri olarak Bilge Kral’ın söylediklerine münferit olarak
hepimiz bir noktaya kadar katılmak zorundayız.
Bilge
Kral bu yakınmasında asla tek bir topluluğu kastedmiyor. Elbette ilkin kendi
toplumunun bu farkındalığı yakalamasını istiyor. Ama bir düşünce adamına
yakışık aldığı şekilde bu irdelemeyi tüm toplumlar, insanlar için yapıyor.
25
yıl boyunca hukuk danışmanlığı yapan, adaletin sağlanması uğruna ömrünü heba
eden, her yüreğin, her terazinin çekemeyeceği sîkletleri kaldıran müzmin
kişilik: Aliya İzzetbegoviç.
1980
yılında “Doğu Batı Arasında İslam” adlı eserini ortaya koyan Bilge Kral
eserlerinin yayınlanmasının ardından 1983 yılında 12 Müslüman aydınla birlikte
tutuklandı, 14 yıl bnhüküm giyen Bilge Kral 1989 yılında yönetim tarafından
affedilerek serbest bırakıldı.
Epigrafta
kullandığımız: “İnsan ağlayabildiği, ezilip köşelere atıldığı ölçüde büyük
düşünebilmekte.” sözler Aliya İzzetbegoviç’in yaşamını anlamada bizim için çok
muteberdir. "Üzerinde birleşilen nokta, İzzetbegoviç'in düşüncesinin, çeşitli
milletlerin, dinlerin, kültürlerin, doğu ile batı'nın birbirine kavuştuğu
Yugoslavya'nın zenginliğinden ve 'avantajlarından' yararlanan; yaşadığı
coğrafyanın kültürel zenginliğini yansıtan niteliğidir."
Bilge
Kral’ın 1989 yılının sonlarında birkaç arkadaşı ile birlikte kurduğu SDA
(Demokratik Hareket Partisi), başta Müslümanlar olmak üzere cumhuriyetteki tüm
etnik unsurları kapsayan bir parti olmuştur.
Algı
ve anlayışı tüm insanların en az kendisi kadar anlamlı, onurlu bir hayat
yaşaması üzerine kurulu olan Bilge Kral kurduğu partinin tutum ve tavırlarını
bu şiara uygun oluşturmuştur.
Kurulduğu
yılın hemen ertesinde SDA girdiği seçimlerde iktidar partisi olmuştur.
Dünyanın
can çekiştiği anın kurtarıcısı, despot bir iktidara başkaldırabilmiş bir kahraman,
başkalarının dertleri ile dertlenen bir muzdarip: Aliya İzzetbegoviç.
Bitiş Yerine
Bazı
devletler tek bir kişi ile tanınır. Tek bir kişi o devletin, dünya görüşü,
insan algısı; felsefe, bilim, sanat anlayışını yansıtır. Aliya İzzetbegoviç, İzzetbegoviç
ve Bosna-Hersek bu şekilde bir ikilidir.
Aliya
İzzetbegoviç 1925 yılında Bosanski Samac ilinde merhaba dediği hayata 19 Ekim
2003 tarihinde veda etmiştir.
Ardında
bıraktığı eserler ise onun günümüz problematiklerine sunduğu reçeteler,
çözümler, cevaplar taşımaktır.
Yorumlar
Yorum Gönder