Bugün
Adam (Ankara Düşünce ve Araştırma Merkezi)’ın organize ettiği “Türk
Edebiyatının Duayen İsmi Nuri PAKDİL ile Söyleşi” başlıklı Nuri Pakdil söyleşişine katıldık. Aşağıda izlenimlerimizi paylaşıyoruz.
"Sağlığında
nice ehl-i hünerin,
Bir
tutam tuz bile konmaz aşına,
Öldürürler
evvel anı acından,
Sonra
bir türbe dikerler başına."
Eğer
bu söze itibar edecek olursak. İlerleme kaydettiğimizi söyleyebiliriz. Zira
Pakdil üstad hâlâ hayatta ve toplantının kalabalığına bakıldığında, eserlerinin
ve hayatının insanlar tarafından hatırı sayılır bir saygı gördüğü ayan beyan
ortada.
Fakat
tuhaf olan şudur ki, Pakdil’in eserini okumadığını söyleyen bir arkadaşımızın ona
hayranlık duyduğunu söylemesi ve üstadın kendisine naif bir dil ile “Pakdil’in
eserlerini oku!” demesidir. Asla bir bencillik sezdirmeden ve yazılanların
kendisine ait değil de bu topluma ait birer yazı ve eser olarak okunması
tavsiyesi idi üstadın söylediği.
Yukarıda
kaldığımız yerden devam edecek olursak. Ferid Kam aslında hâlâ haklı bir nebze.
Zira Türk Edebiyatının son elli yılında var bulunan bu insanın, insanların Yedi
Güzel Adam’ın kıymetinin geç anlaşılmış olması acı bir durum.
Kendisine
sorulan kısa soruları ve verdiği kısa cevapları aşağıda derledik:
Soru: Kendinize
örnek aldığınız ve eserlerinden beslendiğiniz, Pakdil’i Pakdil yapan fikir
adamları, edebiyatçılar kimlerdir?
Cevap: Üstat.
(Necip Fazıl Kısakürek)
Soru: Maraş’tan
bu kadar edebiyatçı şair yazar çıkmasını neye bağlıyorsunuz. Maraş’ın havasına
mı suyuna mı?
Cevap: Allah’ın
bir lütfu.
Soru: Kudüs’süz ve
İstanbul’suz aşk olmaz diyorsunuz, Kudüs’ü duyuyoruz her defasında sizden.
Kudüs bu kadar yoğun mu olmalı bizlerde?
Cevap: Evet.
Kudüs’süz aşk olmaz. Yoğun olmalı Kudüs sevgisi bizde. Peygamberimizin Mirac’a
çıkarken son ayak bastığı yerdir. Kudüs. Buradan başlamalıyız.
Soru: Yedi
Güzel Adam dizisi gerçekten sizin o dönemdeki birlikteliğinizi tam anlamıyla
yansıtıyor mu?
Cevap: Hayır.
Ama daha ilk bölümler. İlerleyen bölümlerde yansıtabilir.
Soru: Fransa dışında bir
Avrupa seyehatiniz oldu mu? Yabancı yayınları Batı Notları kitabınızda çok iyi
takip ettiğinizi anlıyoruz. Bu takip hâlâ devam ediyor mu?
Cevap: Hayır
4 ay Fransa da kaldım. Ondan sonra gitmedim. Ama sürekli basından takip
ediyorum. Fransa da en çok Komünist Gazetesini okurdum.
Soru: Efendim
hayatınızda bir suskunluk dönemi oldu. 1984 ve 1997 yılları arasında
yazmadınız. Çinliler diyor ki: "Balık
tutulunca ağ unutulur, Tavşan
tutulunca tuzak unutulur, Düşünceler
kelimelerle ifade edilir; mana anlaşılınca kelam unutulur." Bu söze
itibar edecek olursak sizinde o manaya eriştiğinizi ve kendi anladığınızı
toplumun anlamasını beklediğinizi söyleyebilir miyiz?
Cevap: Ben
susmadım. Dostlarıma sürekli yazıyordum. Benim anladıklarımı herkes anlayamaz,
benim gibi anlayamaz. Bende başkası gibi anlayamam. Herkesin algı dünyası
vardır.
Soru: Edebiyat Dergisi
neden kapandı efendim?
Cevap: Hukuki
hiçbir sorunumuz yoktu. Ekonomik sorunlardan dolayı kapandı. Çünkü biz içki ve
banka reklamı almıyorduk.
Soru: Nuri abi,
yazdığınız dönemler şükür ve yazmadığınız dönemler sabır dönemleri midir?
Bunların hangisi size göre daha anlamlı idi?
Cevap: Bunlar
bir biri ardına süre giden kavramlar. Birlikte anlaşılması gerekir. İkisinin de
çok faydasını gördüm hayatımda.
Soru: Sezai
Karakoç ile aranız neden açıldı?
Cevap:
Eski bir olaydı.
Soru: Edebiyat
Dergisinin kurulması fikri kime aitti efendim.
Cevap: Aslında
biz düşünüyorduk ama, bir gün Almanya’dan Fethi Abi (Gemuhluoğlu) bir mektup
gönderdi bana ve dedi ki:
“Bir
dergi kur Nuri, Cahit’i, Rasim’i, Akif’i de al yanına bu çok önemli Nuri.”
Soru: Son olarak üstadım
yaşadığınız önemli, komik bir anınızı anlatır mısınız?
Toplantıdan Bir Kare Fotoğraf - Necip Evlice |
Bir
defasında da yine İstanbul’a gittik Akif’le paramız kalmadı. Sultanahmet
Meydanında üstadı gördük. Üstad para vermeyi sevmez almayı severdi. Akif’i
hemen gönderdim. Üstattan para istedik. Bize bayağı fazla para verdi. O parayla
birkaç gün daha İstanbul’da kalmıştık.
Soru: Gençlere bir
tavsiyede bulunsanız ne dersiniz Nuri abi?
Cevap:
Çok okuyun ve Aşık olun.
Netice
itibarı ile Pakdil okumanın olmadığı bir durumda ilerlemenin olamayacağını
vurguladı defaatle. Roman okuyun evvela dedi. Sonra şiir. Sonra hikaye. Sonra
Tiyatro.
"Netice itibarı ile Pakdil okumanın olmadığı bir durumda ilerlemenin olamayacağını vurguladı defaatle. Roman okuyun evvela dedi. Sonra şiir. Sonra hikaye. Sonra Tiyatro. " okuma penceremiz sadece bunlardan mı müteşekkil olamalı.. Ya da sadece bunlarla beslenen bir zihin neyi,ne kara,nasıl kuşatabilir?
YanıtlaSilRoman üstadım, yaşanılanın ötesinde bir kurmaca dünya olduğu için ufuk açıyor insana. Muhtemelen hoca kendisi bir çok eserin, türün okunmasını tavsiye ediyor bizlere. Fakat tek tek saymadı o an orada. Ama defalarca vurguladı her şeyi okuyun diye. Zihinleriniz birer tarladır, bütün tohumları atın, korkmayın. Toprağın beğendiği tohum tutunacaktır, büyüyecektir dedi. Yalnızca bunları kastettiyse haklısın ama, yalnızca bunları kastetmedi Pakdil üstadım.
Sil