İhsan Fazlıoğlunun 20.11.2013 tarihinde Kagem’de verdiği felsefe bilim tarihi seminerinde aldığım notlar aşağıdadır.
Yöntem yaratır ve öldürür. Bir bilgide bir yönteminiz yoksa,oraya bir düzen veremezsiniz. Sosyal bilimlerin en önemli bilme yöntemi perspektifdir,fen bilimlerinde ise gözlemdir. Doğada gözlem yapılır eğer bu yakın nesne gözleniyorsa müşahede edilir uzak nesne gözleniyorsa rasat edilir.Eğer gözlediğimiz nesneler gözle görülmeyecek kadar küçüklerse mikroskop gibi aletlerle gözlenir. Gözlem insan gözlemciye bağlıdır. Sosyal bilimler ise bir perspektife ,bakış açısı içerisinde idrak edilir. Bu bakış açısı da insan bakış açısıdır. Dolayısıyla perspektifiniz yoksa sosyal bilimlerde iş yapamazsınız. Tasvir eder,kes yapıştır yaparsınız ama manzara yaratamazsınız.
Fen bilimlerin de bilgi insan gözlemciye bağlıyken,sosyal bilimlerde insan yorumcuya bağlıdır. Çünkü fen bilimlerinde açıklama yapılırken,sosyal bilimlerde yorumlama,anlama yaparız. Fen bilimlerinde nasıl sorusuna cevap ararken,sosyal bilimlerde niçin sorusuna cevap ararız. Yorum ve anlama bir bakış açısına göredir. Bu bakış açısı ise bir usule göredir. Bizim klasik geleneğimizde yazılan tefsirlerin önce bir tefsir usulü,fakihlerin ise fıkıh usulü vardı. Sosyal bilimler doğa bilimlerinden farklı olarak bir tür hermenotikdir.
Bugün sıradan insanların tarih perspektifi Yunan’dan başlar. Bu inşai bir hakikattır ve yanlıştır. Tarih/medeniyet mezepotamyadan başlar ve bizde bu yüzden tarihi mezepotamyadan başlattık.
İnsan anlamı inşaa eder ve girer inşaa ettiği anlamın içinde yaşar. İnsan anlamını da o inşaa ettiği anlamın içinde bulur. Dolayısıyla biz kendi kendimize ördüğümüz o kozanın içinde yaşarız. İnşaa ettiğimiz bu koza mutlak değildir,başka kozalar veya başkalarının kozaları da bulunabilir.
Şu anda ki politik,ekonomik,ideolojik hakim unsur kuralları koyuyor ve bizler bu hakim unsurun koyduğu kurallarla eğilip bükülüyoruz(eğitiliyoruz). Bu eğitime göre de perspektifimiz oluyor. Bunu fark edip aşmak belirli bir mesafe ,belirli bir ayıklık istemektedir. Şu an hepimizin kafası Yunan-Latin modeline göre şekillenmiştir,çünkü Yunan-Latin modelini temel alan bir kültürün hakimiyeti söz konusudur.
Fen bilimlerinin anası fizikse,sosyal bilimlerin anası da tarihtir.
Sosyal bilimlerde yada insanın yaşamında hiç bir şey boşluktan ortaya çıkmaz. Konuların ve kavramların bir bağlamı vardır. Mesela “Laiklik” kavramını.Bu kavram Fransa’da ortaya çıkmıştır ve fransız milletini kurtaran bir çözüm olmuştur. Kavramın çıktığı dönemlerde aşağıdan gelen katoliklerle yukarıdan gelen protestanlar birbirlerine girmişler ve çok vahşi bir iç savaş hasıl olmuştu. Fransa ilk ulus devlet olduğundan protestan ,katolik çatışmasının en şiddetli yaşandığı yerdi.
İnanç makuliyetini (kelam,usul)kaybettiğinde çok öldürücü olmaktadır.
Fransızlar protestan,katolik çatışmasını aşabilmek için daha üst bir kimlik olan “Fransız” olmağı ön plana çıkartmışlar ve bu fransızlığı da fransızca dili üzerinden yani fransızca konuşma üzerinden inşa etmişlerdir. Fransız diye bir ırk yoktur tarihte ama fransız ırkını fransızca üzerinden inşa etmişlerdir.
Laiklik fransızlar için bir çözüm olurken başkaları için ölüm olabilir.
Sosyal bilimlerde gerekçe ,fen bilimlerinde neden önemlidir. Perspektif gerekçe üzerinden inşa edilir.
Mısır
Orta dünya nehirler etrafında ve tarım üzerinden kurulmuştur. Nil,dicle-fırat,ganj,sarı ırmak gibi ırmaklar hep aynı hattadırlar.
Mısır organizasyon olarak mezepotamyadan daha sonradır ve nispeten kapalı bir yapısı vardır. MÖ. 5000′e kadar gider yerleşim yerleri ama sistematik organizasyonları (bilim,teknik,düşünsel) MÖ.2000′ler de başlar. MÖ 600 yy. da mısır kültürü bitmiştir. Persler mısırı bu tarihlerde ele geçirmiştir ve bununla birlikte mısır kültürel olarak bitmiştir. Mısırda ilerlemeler yavaştır ve çok gelişmiş bir matematikleri yoktur. Ondalık konumsal sayı sistemini kullanmaktadırlar.
Müslümanlar için mısır kültürünün önemi Kuranda kullanılan ondalık kesir sistemi mısırdan alınmadır.
Mısır matematiği çok primitifdir. Mezopotamyalılarda ki gibi gelişmiş bir sayı anlayışı yoktur. Cebir çok zayıftır. Sadece 1.dereceden denklemleri kullanabiliyorlar. Ayrıca matematikte yanlışlamayı esas alan AHA diye bir sistem kullanıyorlar.
Mısırlıların en gelişmiş olduğu ilim dalları tıp ve simyadır. Tıp ve simya birbirini tamamlayan disiplinlerdir. Mumyalama için bu iki bilim dalı kullanılmaktadır. Mumyalama teknikleri,cerrahi,dişcilik vb. tıpla alakalı alanlarda epeyce ilerlemişlerdir.
Amr bin As mısırı ele geçirdiği zaman simya ve tıpla ilgili literatürde islam dünyasına aktarılıyor. İslam dünyasında ki ilk tercümeler tıp ve simyayla ilgilidir.
Tercüme başlatıcı değil besleyicidir. Hiç bir kültür tercümelerle başlamaz. Yolda olan bir kültür beslenmek için başka yerden besin ister .Tercümelerden önce tevarüs,temellük,temeffül dönemleri vardır.
Zehir kadim kültürlerin en önemli bilimidir. Çünkü diplomatik ve bürokratik bir bilimdir. Hem bir devletin iç dizaynına hemde devletler arası ilişkiler de işe yarar.
İslam yayıldığı zamanlarda politik ve siyasi tartışmalarda tıp ve simya bir güç olarak kullanılmıştır.
Mısır takvimi çok dakik ve gelişmiş bir takvimdir.
Mısırın en gelişmiş bilimi evren yorumlarıdır. Hermetizm ve mistisizm mısır icadıdır. Hermetik gelenek tarihin en etkili geleneklerindendir ve bugünde devam etmektedir. Hermetizm belkide tarihte ki ilk total,bütüncül,holistik evren yorumudur. Üç hermesin merkezi olarak mısır kabul edilir. Kabbalist gelenekde mısır kökenlidir ki daha sonraları İbraniler sistematik hale getirip kabullenmişlerdir. Pitogoras uzun süre mısırda eğitim almış pitogorascılık hermetik mistik bir gelenek olmuştur.
İki tür hermetizm vardır;
1-Pesimist
2-Optimist gelenek.
Pesimist gelenekte evrenin bilgisinin elde edilmesinin mümkün olmadığı düşünülür. İyimser gelenekte ise evrenin bilgisinin elde edilebileceği bu bilgiyle de insanın mutluluğa ulaşılabileceği öne sürülür. Bu iyimser hermetizm son derece etkili olmuştur tarihte. Yunanda,islamda bunu açık bir şekilde özellikle de İhvanı Sefa’da görmek mümkündür.
Yunan felsefe yapma biçimi hermetik geleneğin holistik evren görüşünden çok etkilenmiştir.
Teori kelimesinin ilk anlamı ayin izlemektir. Niçin ayin izlenir? Ayin izlemek hermetik bir gelenektir ve ayin izleyerek temizlenme ,arınma sağlanmaktadır.
Hermetizm sisyayla iç içedir ve simya zannedildiği gibi ucuz metallerden altın elde etmek değildir.
Mısırlılar papirüsleri de icat ediyorlar.Papirüs kelimesi oradan gelmektedir. Paybil,papirüs rulolarından gelir.
Cumhuriyet döneminde mezopotamya ve anadolu eksenli bir tarih perspektifi benimsenmiş inönü döneminde bu terkedilerek yunan eksenli tarih perspektifine geçilmiştir.
Hititler
Orta anadoluda bir kültür sentezi yaratmışlardır. Yozgat civarındadır merkezleri. Anadoluda ki küçük şehirleri birleştirerek bir kültür karışımı ortaya çıkartmışlar ve mezopotamyadan yazıyı ticaret yoluyla getiriyorlar.
Hititlilerin en önemli özelliği demir ve demir zanaatıdır. Savaş tarihi için çok önemlidir bu zanaatler. Çünkü kılıç ve benzeri aletler bu metallerden yapılmış ve ilk uygulayanlarda Hititliler olmuştur.
Hititlilerin en önemli özelliklerinden birisi politik teolojiyi geliştirmeleridir.
Teolojinin çeşitleri vardır;dini,doğal,politik gibi.
Klasik dönemlerde bir şehir başka şehirle savaşıp yenildiğinde o şehrin Tanrısı da yenilmiş olurdu. Hititliler fethettikleri şehrin tanrılarını yok etmeyip kendi panteonlarına katmışlardır. Böylece fethedilen bölgenin insanlarının absorbe edilip içselleştirilmesi çok daha hızlı olmuştur. Bu matık kabe mantığıdır. Farklı toplumların ve kabilelerin tanrılarının hepsini bir yerde tutarak bir şehrin merkez olmasını sağlanmıştır. Hititlere 1001 tanrının imparatorluğu da denir. Fethettikleri yerlerdeki tanrıları panteonlarına alarak o bölgenin insanlarını bünyelerine rahat ve hızlı adapte ederek çok büyük bir imparatorluk kurabilmişlerdir.
İbrani dinlerle çok tanrılı dinlerin kavgasının sebebi tek tanrı fikridir. Yeni tanrılara Putperest insanlar çözüm bulmakta sorun yaşamıyorlar.Panteonlarında yeni tanrıya yer açarak sorunu çözmekteler. Tek tanrı panteona girdiğinde diğer tüm tanrılar dışarı çıkmak zorunda kalıyor. Tekcilik eğer usul dairesinde yapılmazsa kırıcı olabilir. Hakikat varsa diğerlerinin görüşleri ikincil olmaya mahkumdur.
URARTULAR
Doğu Anadoluyla ,güney anadoluyu mezopotamyayla bağlamışlardır ve yazının bu bölgelere gelmesini sağlamışlardır.
Lidyalılar parayı buluyorlar.Parada itibari bir değer olarak ticaretin kolaylaşmasını sağlamıştır.
Frigyalılar tarihte ilk defa tablet ve papirüsün haricinde yeni bir yazı malzemesi olan parşömeni bulmuşlardır. Bergama kağıdı demektir parşömen. Kilim,halı örme tekniklerini geliştiriyorlar ve müzik aletlerini keşfediyorlar. Yunanlılar daha sonra frigyalılardan müzik aletlerini alacaklardır.
Anadolunun devamı sayılan Girit/Miken bölgesi bugünkü Atina ve Moro civarında da bir medeniyet vardır. Bunlar Yunanın arka planında kaldıklarından çok bilinmezler. Zeytincilik ve zeytin yağı bu medeniyet tarafından yaygınlaştırılmıştır. Aynı şekilde üzüm ve üzüm bağı ve şarap da bunların ürünleridir.
Şarap Ege bölgesinin medeniyete en büyük katkısıdır.Bölgede adaların çok olması denizcilik noktasında gelişmelere sebep olmuştur.
Anadolu kültürleri Van’dan Ege Bölgesi’ ne kadar olan bölgede iki şeyi yapmışlardır;
1-Kendileri bir şeyler geliştirip medeniyete katkı sağlamışlar
2-İran yaylalarından Moro’ya kadar olan bölgeyi ortak bir kültür havzası haline getirmişlerdir.
Pers imparatorluğu tarih sahnesine çıkıp Anadoluyu ele geçirdiğinde bu bölgelerde bulunan kavimleri batıya doğru iteklemiştir. Bu itekleme de Yunan kültürünün oluşmasını sağlamıştır. Devletler ortadan kalksa dahi o devletleri oluşturan kültürler uzun süre varlığını devam ettirebilir. Bunun en güzel örneği Hititlilerdir. Hitit kültürü ve dili 1024 yılına kadar varlığını devam ettirmiştir. Okuma yazma bilen,hasipleri,katipleri olan kültürler kolay kolay ortadan kalkmaz.Çünkü yazı kültürü taşır.
Anadolu kültürleri mezopotamyayla ortak kültür havuzu oluşturmayı başardığı için perslerin tazyikiyle bu kültür önce egeye,oradan italyaya oradan da yunanistana geçmiştir.
Viladüş Şam
Bugün kü Dımeşk(Şam)’ten Sina Yarımadası’na kadar olan bölgedir. Bu bölge ormanlık olduğundan yağmur almakta olup bundan dolayıda tarım sulamaya değil yağmura dayalı olarak yapılabilmekteydi. Bu maddi zemin bölgede organize devletlerin kurulmasını gerektirmemiş buda İbrahimin bu bölgeye gelmesini sağlamıştır. Viladüş Şam 3 kavim için çok önemlidir;
a-Ugaritler: Çok geç keşfedilen bir kavimdir.Fenikelilerin yaygınlaştırdığı alfabeyi icat eden millettir.
Her milletin tarihsel şartlardan kaynaklanan bir tabiatı olur.
Bu milletlerden birisi de Soutlardır. Soutlar büyük bir tüccar kavimdir. Tıpkı Asurlular ve Fenikeliler gibi. Çinden Bizans’a kadar olan bütün bölgenin ticaretini kontrol altında tutuyorlardı. Türklerin tarihte yükselmesinin (Göktürkler) nedeni soultlu tüccarlardır. Göktürk İmparatorluğunun bozkır hüviyetinden çıkıp dünya sistemine entegre olmasının iki nedeni vardır;
1-İpek ticareti
2-Solutlu tüccarların orta asyada tekbir merkezi devlete duydukları ihtiyaç.
Klasik imparatorluklar büyük oranda tüccarların eseridir. Çünkü tüccarlar merkezi imparatorluklarda daha rahattırlar,bu iki anlamdadır;
1-Emniyet
2-Gümrük vergisi bağlamında. Çok devlette çok gümrük vergisi verilmek zorundadır. Ama tek imparatorlukta sadece bir vergi verilir.
İpek klasik gelenekler de altının yerini tutar. Maaşlar ipekle ödenirdi.Para ölçü birimi ipektir.
Çoğrafyayı tüccarlar bilir klasik geleneklerde. Devletler çoğrafya bilmezler. Büyük tüccarlar büyük çoğrafyacıdırlar aynı zamanda.
b-Fenikeliler: Tüccar bir kavimdirler.
Kızıldenizi tamamen orta dünyaya katarak ticaret havzaları haline getiriyorlar. Ümit burnunu ilk defa dolaşıyorlar.
Cebeli Tarık boğazını geçip baltık denizinden İngiltere’ye ulaşıyor ve buralarla ticaret yapıyorlar. Buda o dönemin şartları içerisinde güçlü bir gemicilik ve denizcilik teknolojisine sahip olduklarını göstermektedir.
Fenikeliler sahip oldukları yaygın ticari ağla beraber alfabeyi tüm dünyaya taşımışlardır.Bugünkü tüm alfabeler ugarit alfabesinin dönüşümleridir. Ugarit alfabesi sessiz harflerden oluşup 28 harften meydana gelmekteydi.
c-İbraniler:
İbranilerin kökeni Hz. İbrahimin kenan iline gitmesine dayanmaktadır. İbrahim ve ailesi tapınak rahipliğinden geldiği için yazı kültürüne aşina idiler.
Avrupa da ilk yazılı metin olarak Tevrat kabul edilmiştir uzun zaman.Bu kabul mısır hiyerogriflerinin resim değil yazı olduğunun keşfine kadar devam etmiştir.
Avrupa da dinle bilgi/malumat çok içseleştirildiği için,bilimsel bazı buluşlar bunalıma neden olabilmiştir. Mesela Darwinin türlerin kökeni adlı çalışması ,kopernikin güneş merkezli teorisi gibi bilimsel teoriler hristiyan teolojisinde ciddi sıkıntılar meydana getirmiştir.
Tek Tanrı fikri büyük oranda kral tanrı fikrine karşı geliştirilmiştir. Saray ile tapınak kavgasında krallar kendilerini daha yukarı konumlandırmak için kendilerini Tanrı ilan etmişler ve tapınaktakileri de kendilerine hizmetçi kılmışlardır. Tek Tanrı fikri aynı zamanda kral tanrı fikrini de iptal etmiş kralların ,rahiplerin hepsinin tek Tanrının hizmetçisi olduğu fikrini ortaya koymuştur.
Aynı şekilde tek Tanrının tüm insanların Tanrısı olduğu kabulü çok zor olmuştur. Bunun nedeni kötülük problemidir. Putperest toplumlarda bir şehir başka bir şehirle savaşır yenilen şehrin Tanrısı güçsüz sayılır ve Tanrı değiştirilirdi. Tek Tanrı inancında böyle bir şey mümkün olamadığından dolayı sorunu Tanrının insanları cezalandırması olarak görme eğilimi oluşmuştur.
Biz üzerimize düşen vazifeleri yerine getirmediğimizden dolayı Tanrımız bizi cezalandırmakta fikri oluşmuştur.Bu ceza fikri Tanrının evrensel olmasına sebep oluyor ki buda İbrani Teolojisinde sıçramaya sebep olmuştur.
İbranilerin gittikleri her toplumda dışlanmalarının ana ekseni tek tanrılı olmalarıdır. Tek Tanrı panteonda ki diğer tüm tanrıların reddi manasına gelmektedir aynı zamanda.
Bir milleti millet kılan zaferleri değil,yenilgileri,hüzünleridir.
Yunan felsefesi ortalığı kasıp kavururken tek etkilenmeyen millet yahudilerdir.
Tıpta yahudi hastalıkları diye literatür vardır.
En fazla geri zekalı oranı yahudilerdedir. Çünkü iç evlenme çok fazladır.
özellikle aydınlama döneminde yahudilerden filozof,bilim adamı gibi önemli insanların fazla çıkma sebebi bu milletin çok zeki olması değil Alman kültürüdür. Almanlar kliseden bağımsız ilk üniversiteyi açtıklarında (Humdolt),öğrenci alımlarında din,millet,cinsiyet ayrımı gütmediler.Böylece Almanyada yaşayan bütün halk üniversiteye gidebildi. Üniversiteye gidip orada hoca olan yahudiler sadece kendi milletlerinden asistan almışlardır.Ayrıca yahudilerin millet olarak taşıdıkları bir takım özelliklerde bunda etkili olmuştur.
Yahudilerin vatanı Tevrattır. “Biz tevratı koruduk,tevratta bizi korudu” cümlesi onlara aittir.
Yahudiler tarih boyunca hep taşınabilir işlerle uğraşmışlardır. Bunlar ;
-ticaret
-ilimdir. Taşınmaz işe girmiyorlar çünkü ellerinden alınma riski vardı.
Yahudilerde maddi durumu müsait olan ailelerin bir çocuk okutması farzdır. Kendi çocuğu okumadı ise de başkasının çocuğunu okutmak zorundadır. Yahudilerde bilgi çok önemlidir. Bugün İbni Sina2nın El Kanuni Fit Tıp adlı eseri türkçeye bir kez tercüme edilmiş olmasına rağmen ibranice 111 kez tercüme edilmiştir.
İngilizler çatışmalarını anlaşarak,Fransızlar devrimle çözdüler. Almanlar ise çözüm farklı olmuştur. Almanlarda Aristokrasi ile köylü sınıfı anlaşmış orta sınıf ise kütüphanelere gitmiştir. Kant zamanında 4000 tane filozof 300 tane felsefe dergisi vardır. Bütün orta sınıf Hölderlinin deyişiyle “milletce okumaya gitmişlerdir.”
Tarih boyunca bütün bilgi akışını yahudiler sağlamıştır.
Yahudiler Graudy’nin deyişiyle bir tür medeniyet dinamosudur.
Tarihte ki her hangi bir çoğrafyada ki ilmi çalışmaları anlamak için muhakkak yahudi network’e dikkat edilmelidir. Tarihte iki büyük network vardır.
1-Hac: en önemli entellektüel alış verişin yapıldığı yerdir. Mekke ve Medine’de yazılan eserlerin sayısı islam dünyasında yazılan eserlerin 1/4 ne tekabül etmektedir. Alimler büyük oranda buralarda kitap yazmaya gayret eder ve buralarda yazdıkları kitapları da tuffe diye başlardı.
2-Yahudi Networkü
Yahudiler hanedana sahip olmayan bir millettir. Davut ve Süleyman sonrasında kavga ettikleri için hanedan fikrine sıcak bakmamışlardır. Bundan dolayı devlet fikri yoktur.
Göçebe milletlerde organize olmak şarttır. Tartışmaya mahal verilmez göçebe toplumlarda. Çünkü yaşam şartları buna izin vermez.
Yorumlar
Yorum Gönder