Efendi İle Uşağı*

Efendi: “Yürü” dedi,
Yürüdü bir şey demedi uşak,

Efendi: “Hızlı” dedi,
Uşak uzaklaştı koşarak.

Doğruyu uşak biliyordu,
Efendiye göre, kendisi tek doğruydu.
Uşak yürüdü, efendi yürüdü,
Kar ortalığı bürüdü,
Efendi üç defa kendi etrafında döndü,
Ama gurur böyle bir şey,
Yine de uşağa “Yürü” dedi
Ve uşak yürüdü.


Kapısına kadar götürdü yaver Hakikatin,
Efendi tutturdu ben girmem içeri haydi gidelim.
Dur dedi uşak gitme kal daha,
Anlamadı efendi ve döndü Uşağa: ” yürü diyorum ey uşak sana”

Sırtında iki kürk efendinin, oysa yarı çıplak uşak
Yürüdüler, sırtlar Hakikate dönük, bu iş nasıl olacak?
Tamam dedi uşak baş kaldırmalıyım,
Doğruyu efendiye ben anlatmalıyım.

Sus dedi efendi sen de kim oluyorsun,
Nasıl oluyor da benden hiç korkmuyorsun?
Pişman oldu uşak değeri yoktu sözünün
Ama gelecekti nasıl olsa sırası ona da kürkün.

Gerçi yıllar önceydi zengindi uşak,
Kaybetti her şeyini kaldı uşak olarak.
Emirlere amade geçmişe özlem,
Ama biliyordu ki gitmez böyle bu düzen.

Efendi gördü hakikati kürkün birini verdi,
Hakikat boşalmak varlıktan, al ötekini de dedi.
Efendi yarı çıplak uşakta iki kürk kaldı,
Gözlerini kaparken efendi,
Manidar bir bakıştaydı.

Gülümsedi giderken o gururlu adam,
Ama anlamıştı hatasını kalktı ayaklandı oradan.
Kürkler varken köleydi, kürk gidince gerçek efendi.
Köle kürksüz efendiydi, kürklere neden girdi?

Kürklere girdi belki ama hiç değişmedi
Hakikat böyle bir şey bize kölesiz iki efendi verdi.

*Tolstoy'un Efendi İle Uşağından Mülhem.

Yorumlar