Protagoras Haklıydı!


"man is the measure of all things: of things which are, that they are, and of things which are not, that they are not" [1]

İnsan yaratılışı itibarı ile tüm diğer canlılardan belli birkaç yönüyle ayrılmakta ve bu ayrılıklar onun özgünlüğünü ortaya koymaktadır. Kendisi için yine kendisine bir “umran’dan uygarlığa” geçiş aktivasyonu bulan tek canlıdır insan.

Hangi görüş hangi ideolji ve yahut hangi millete dahil olunursa olunsun görülecek olan, en azından görülmesi gereken, insanın değer olarak en üstte yer aldığıdır. İlk çağdan bu güne bir çok değişim gösteren insan , bahsedilen bu değişim; evrim, tekamül anlamında bir değişim olmayıp kendisine uygarlık kurma, kıyafetler ve fiziksel çevredeki değişimleri kapsar, benliğinden ve olaylar karşısında ortaya koyduğu ilk tepkilerden çokta bir şey kaybetmemiştir; ya da ilk başladığı yere dönmek durumunda kalmıştır bakınız;

M.Ö. 2000….. Al bu otu ye.
M.S. 1000…… O ot kötü, gel bu duayı oku.
M.S. 1250…… O dua batıl inanç, al bu iksiri iç.
M.S. 1500…… O iksirin ne faydası var, al bu hapı yut. 
M.S. 1750…… O hap etkisiz, al bu antibiyotiği iç. 
M.S. 2000…… O antibiyotik kimyasal, al bu otu ye 

Burayı ister esprili bir bakış olarak ister sosyal bir gözlem olarak ele alın olayın gerçekliği değişmeyecektir.

Tüm bunların yanında bir de insanların her şeyi kendineleştirmesi (kendine göreleştirmesi, izafiyet) vardır ve bu da az önceki örnekten pek farklı değildir ve aynı olay karşısında insanların ne kadar farklı düşünmesinin ilginçliğini gözler önüne sermektedir.

Protogaras’ın yaptığının aynısı olmasa da çok yakın denebilecek örneğini 19. Yüzyılın sonu 20. Yüzyılın başında Einstein ,izafiyet, ve yine aynı yüzyılın ortalarında biraz uzak kalsa da Edmund Husserl , fenomoloji, olarak ortaya atmıştır.

İlk çağdaki örnekten gidelim; “rüzgar üşüyen için soğuk, üşümeyen için sıcaktır.” Olayı fiziki alandan alıp sosyal alana uyguladığımızda hayli ilginçlikler ve insanın mükemmeliyeti ortaya çıkıyor.

Bir hikayedir anlatılagelir;

Sarhoşun Çocukları

Uyuşturucu bağımlısı adamın, çocuklarından birisi de uyuşturucu bağımlısıdır ve hapishanede yatmaktadır. Diğeri büyük bir şirketin genel müdürüdür. Olay gazetecilerin ilgisini çeker ve bu adamla söyleşi yapmaya giderler. Söyleşi sırasında adam, asla oğullarına farklı muamele yapmadığını söyler. Çünkü ikisiyle de hiç ilgilenmemiştir. Gazeteciler, önce hapisteki oğlunu ziyaret eder ve ona niçin bu durumda olduğunu sorarlar. Cevap üzücü, fakat bir o kadar da açıktır. "Babamı tanıyorsunuz, başka ne yapabilirdim ki?" Olayın ilginç yönü, şirket yöneticisi olan oğlunun düşüncesidir. Gazeteciler onunla da röportaj yaparlar ve ona da nasıl bu duruma geldiğini sorarlar. Cevap çok ilginçtir. "Babamı tanıyorsunuz, başka ne yapabilirdim ki?"

Hasılı hikayeden de hareketle Protagoras Haklıydı! Daha o günden, insan oğlu olaylara nasıl bakmak, nasıl görmek isterse öyle görür.


[1] “İnsan her şeyin ölçüsüdür; var olan şeylerin var olduğunun da; var olmayanların var olmadığının da"

Yorumlar